Skip to content Skip to footer

Travmaya Duyarlı, Kapsayıcı, Güçlü Yönleri Keşfetme ve Beceri Edinimi Temelli Grupla Psikolojik Danışma Modeli: ROTA

  1. İhtiyaca dayalı, gelişime duyarlı, kapsayıcı ve esnek bir yapıdadır.
  2. Travmatik deneyimlerin etkilerini tanır ve önemser.
  3. Travmaya duyarlı ölçme ve değerlendirmeye önem verir.
  4. Travmaya duyarlı müdahaleler için gerekli bilgi ve becerileri destekler.
  5. Güçlü yönlere vurgu yapar.
  6. Beceri geliştirmeye odaklanır.
  7. Öz-bakıma önem verir.
  8. İşbirliğini gözetir.

Temel grup liderliği becerilerinin yanısıra, afet veya travma grubu yönetecek bir liderin; kabul edici ve destekleyici bir tutuma sahip olması, yargılayıcı olmaması, kendine ve üyelere motivasyon sağlayabilmesi, empatik tepkiler vermesi beklenir. Dolayısıyla zengin bir bilgi birikimine sahip olmalı, travmanın doğasını özümsemiş olmalıdır. Örneğin, grup üyeleri doğa kaynaklı deprem veya tsunami gibi afetler veya insan eliyle oluşturulmuş; tecavüz, savaş gibi olaylar sebebiyle travma deneyimlemiş olabilir. Bu farklılıklar göz önüne alındığında travmalar ardından grup yolu ile psikolojik danışma yardımı sunacak bir liderin; grup süreci, travma psikolojisi, travmanın insan psikolojisi üzerindeki etkisi,  yas ve kayıp, kriz psikolojisi ve müdahale yöntemleri, gelişim dönemleri, iletişim becerileri gibi pek çok alanda yeterli bilgi ve deneyime sahip olduğundan emin olmalıdır.

Grupla psikolojik danışma süreci; planlama, üye seçimi, grubun uygulanması gibi önemli aşamalardan oluşur. Her ne kadar bu aşamalar literatürde farklı şekillerde sınıflandırılsa ve bu konuda bir anlaşmaya varılmamış olsa da genel olarak tüm psikolojik danışma grupları başlangıç, geçiş, eylem ve sonlandırma aşamalarından oluşur (Corey, 2016). Ancak uygulamaya başlamadan önce grubun amaç ve özelliklerinin belirlendiği bir hazırlık aşamasından bahsetmek de mümkündür. Travmaya duyarlı ve kapsayıcı grupla danışma modeli de hazırlık aşaması dahil olmak üzere beş aşama tanımlamaktadır.

I: Hazırlık aşaması: Gruba hazırlık aşaması dikkatle ele alınması gereken önemli bir aşamadır. Çünkü bu aşamada grubun, üyelerin ve liderin sahip olması gereken özellikler kararlaştırılır. Dikkatlice planlanmış bir hazırlık aşaması, grubun işleyişine büyük katkı sağlar çünkü danışanlar için güvenli, tahmin edilebilir, yapılandırılmış ve destekleyici bir ortamın temelini atar. Bu aşamada alınacak kararlar, grubun işlevselliği üzerinde belirleyicidir. Bu aşamada henüz üyeler grup sürecine katılmamıştır; grup lideri grup yapısına dair kararlar alması ve uygulamaya hazırlanmaktadır. Hazırlık sürecinde, grup lideri aşağıda sıralanan hedefleri gerçekleştirmek için çaba gösterir:

 

  • Grup uygulaması için taslak bir metin oluşturulması
  • Potansiyel danışanların grup hakkında bilgilendirilmesi
  • Grup öncesi bireysel ön görüşmelerin yapılması
  • Potansiyel grup katılımcılarının taranması ve seçilmesi
  • Grubun oluşturulması
  • Grubu başlatmak için gerekli pratik detayların organize edilmesi
  • Liderin, görevi için psikolojik olarak kendini hazırlanması
  • Üyelerin başarılı bir grup deneyimi için lider tarafından hazırlanması

 

Psikolojik danışman, grup çalışması planlarken çocuk ve ergenlerin ihtiyaçlarına odaklanmalıdır. Sadece kendi uzmanlık alanında grup yürütmek yerine, hizmet verilen kesimin gereksinimlerine uygun müdahaleler geliştirmesi önemlidir. Özellikle afet bölgelerinde, hızlı ve etkin değerlendirmeler yapmak kritiktir; zira uzun süreli değerlendirmeler için zaman kısıtlı olabilir. Danışman, çocuk ve ergenlerle doğrudan gözlem yaparak veya bakım verenler ve eğitimcilerle iletişim kurarak ihtiyaçları tespit edebilir. Ayrıca bu değerlendirmeler, grup sürecinde geliştirilecek becerilerin belirlenmesine rehberlik eder. Afet sonrası gruplar yürüten liderler, bu becerilerin amacını ve uygunluğunu değerlendirmeli ve psikososyal destek sağlamayı hedeflemelidir. Hazırlık aşamasında yapılan bu değerlendirmeler, grup liderlerinin yol haritasını oluşturur.

 

Bunun yanında afetler ardından genellikle danışanların sarsılan güven ve kontrol duygularını yeniden kurmak amaçlanır. Ayrıca, travmaya duyarlı ve kapsayıcı yaklaşım; danışanların güçlü yönlerinin keşfedilip desteklenmesini, başa çıkma mekanizmalarının aktive edilmesini, değişim için umut aşılanmasını hedefler. Dolayısıyla tüm bu hedefler, afetlerin ardından gerçekleştirilecek grup uygulamalarının temel amaçları arasında olmalıdır. Grubun odaklandığı ana hedef ise (örneğin yas ile çalışmak) bu hedeflerle uyum içinde çalışır. Bir başka deyişle grup lideri, çalıştığı konu her ne olursa olsun bu hedeflere ulaşmak için çaba gösterir. Afetin ardından düzenlenen grup çalışmalarının kayıp ve yas, duygu düzenleme güçlükleri, kaygı, öfke kontrolü gibi konularda düzenlenebileceği düşünülebilir. Bu aşamada grup lideri ayrıca grubun büyüklüğünü, niteliğini (açık veya kapalı), süresi ve sıklığını, grup oturumlarının meydana geleceği mekanı da belirleyip gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Potansiyel üyelerin gruba uygunluğunun yanı sıra, grubun üyelerin hedeflerine uygunluğu da önem taşımaktadır. Grup lideri, potansiyel üyeleri gruba katılmaya davet ederken grubun amaçlarıyla bireylerin amaçlarının uyuştuğundan emin olmalıdır. Travma ile çalışmayı içeren grupların üyelerinin travma deneyimi ve bireysel özellikler açısından homojen olması süreci daha etkili kılacaktır.

 

Grup sürecine hazırlanırken, danışanla kurulan ilk temas önemlidir çünkü ROTA modelinin benimsediği travmaya duyarlı psikolojik yardım süreci bu aşamadan başlar. Kurulan bu ilk temasta; ruh sağlığı uzmanının tavrı, ilgisi, empatisi ve konuşulanlar sürecin başarılı bir şekilde işleyip işlemeyeceğini belirler. Yaşanan afet ve travmalar oldukça zorlu deneyimler olduğu için ruh sağlığı uzmanının, grubun hazırlığı ve ilk temastan başlamak üzere tüm süreçte travmaya duyarlı ve kapsayıcı olması gerekir. Sunulacak grup uygulamalarında; üyelerin travma deneyimleri, beklentileri gibi bilgiler bireysel ön görüşmede ele alınır ve kişilerin gruba uygun olup olmadıkları değerlendirilir. Bu nedenle ilk olarak ön görüşmede potansiyel üyelere hangi bilgilerin verildiğine ve onlardan alınan bilgilerin neler olduğuna değinilecektir. Ön görüşmede öğrenilmesi gereken bir diğer konu, potansiyel üyelerin daha önce ruh sağlığı hizmeti alma durumudur. Eğer almışsa; hangi amaçla aldığı, sürecin etkililiği, süreçte nelerin işe yarayıp nelerin pek de iyi olmadığı gibi konular hakkında bilgiler alınabilir. Ayrıca üyenin fiziksel rahatsızlık durumu, ilaç kullanıp kullanmadığı öğrenilebilir. Yetişkinlerle yapılan ön görüşmelerde içki, sigara, yasaklı madde kullanımı hakkında bilgiler alınmaktadır. Çocuk ve ergenlerin madde kullanımı yetişkinlere kıyasla daha az yaygın olabilse de ön görüşme esnasında göz ardı edilmemeli ve bu bilgiler de alınmalıdır.

II: Başlangıç Aşaması: Başlangıç aşaması; üyelerin liderin ardından birbiri ile tanıştığı, grup çalışmasının başladığı dönemdir. Başlangıç aşamasında, özellikle ilk görüşmede; grubun dinamikleri belirlenir, kurallarına karar verilir. Genel hatlarıyla bu aşamada ele alınan konular şunlardır (Corey, 2016; Maheshwari vd., 2010):

 

  • Grup kuralları ve normlarının belirlenmesi
  • Beklentilerin paylaşılması
  • Liderin terapötik davranışları model olarak öğretmesi
  • Üyelerin somut ve erişilebilir bireysel hedefler oluşturması
  • Genel grup hedeflerinin tartışılması
  • Üyelerin sorun ve endişelerinin ele alınması
  • Liderin gruptaki baskınlığını giderek azaltarak üyelerin sorumluluk almasını teşvik etmesi
  • Psikolojik olarak güvenli bir alan yaratılması

 

III: Geçiş aşaması: Gruplar, değişimin ve daha yoğun çalışmaların olduğu eylem aşamasına geçmeden önce bir geçiş aşamasından geçerler. Bu aşama Corey (2016) tarafından belirtildiği üzere, genellikle net bir oturum numarasına karşılık gelmez çünkü bu grup üyelerinin gelişim göstermesiyle şekillenebilecek bir durumdur. Ancak, 12 oturumluk bir grup sürecinde 2. ila 4. oturumlarda oluşabilecek bir süreçtir. Geçiş aşamasında üyeler diğer üyelerle ilişkiler kurmaya ve bu ilişkilerin dinamiklerini oturtmaya çalışır. Her sosyal grupta olduğu gibi psikolojik danışma gruplarında da üyeler arası bir rol ve güç dağılımı olması kaçınılmazdır. Bu nedenle geçiş aşamasında üyeler, grup içerisindeki kendi baskınlıklarını, güçlerini ve kontrollerini test eder. Bu durum üyelerin kendilerini tedirgin ve kaygılı hissetmelerine neden olabilir. Geçiş aşamasında bir diğer önemli nokta, üyelerin konuşması güç olabilecek konulara değinmeye başlamasıdır. Geçiş aşaması afet gibi travmatik deneyimleri olan çocuk ve ergenlerin deneyim paylaşımı için daha da zorlayıcı olabilir. Çünkü üyeler yargılanmaktan, kendini güçsüz göstermekten korkuyor olabilir. Diğer yandan üyelerden bazıları kendi deneyim, duygu ve düşüncelerini anlatmakta çekimser kalırken; bazıları paylaşımda bulunmaya ve sorunları çözmeye çok istekli olabilir. Tüm bu noktalar grubun geçiş aşamasında dikkatle ele alınması gereken sorunlardır. Eğer çatışmaların olduğu geçiş aşaması etkili biçimde yönetilirse hem üyeler birbiriyle daha etkili bir ilişki kuracak hem de güven ortamı oluşacağı için eylem aşaması daha etkili olacaktır. Bu aşamadaki uygulamalarla lider hem üyelerin kendi kaygı, kontrol ve savunmacı tepkilerini fark etmelerine hem de bu tepkilerle etkili şekilde baş etmelerine yardımcı olur. Böylece hem grup sürecinde hem de grup dışındaki yaşamlarında üyeler, çatışmaları daha etkili şekilde çözmeye başlayabilir. Ayrıca, bu şekilde grup sürecinin de daha etkili olmasına doğrudan katkı sağlanır.

 

IV: Eylem aşaması: Eylem aşaması, grup sürecinde değişimlerin gözlendiği ve pekiştirildiği, yani asıl işin yapıldığı aşamadır. Bu evre, diğer evrelerde olduğu gibi genel olarak Corey vd. (2016) tarafından tipik olarak belirli bir oturum sayısıyla tanımlanmamaktadır ve grubun gelişimine, dinamiklerine, ele alınan konuların doğası ve danışmanın yaklaşımı gibi faktörlere bağlı olarak farklılık gösterebilir. Ancak, bu aşama yaklaşık olarak oturumların ortasında başlayabilir. Örneğin, 12 oturumdan oluşan bir grup sürecinde, çalışma aşaması genellikle 4. ile 6. oturumlar arasında başlayabilir. Fakat, burada belirtilen sayının yaklaşık bir sayı olduğu ve farklı sebeplerden dolayı önemli ölçüde değişebileceği unutulmamalıdır. Çalışma aşamasına geçişin ana belirleyicisi, oturumların sayısı değil; grup üyelerinin grupla ilgili temel sorun ve sorumlulukları ele almada aktif rolü, etkileşimin düzeyi, güven ve kabul seviyelerindeki artış ve bireysel/kolektif hedeflere doğru aktif çabalarındaki motivasyon ve özveri sayılabilir.

 

Grup çalışmalarının genelinde grup lideri, eylem aşamasında üyelerin belirlenen hedeflere ulaşması için çalışması üzerine çaba gösterir. Afetlerin ardından çocuk ve ergenlerin güçlendirilmesini amaçlayan bu grup modeli, beceri gelişimini önemsemektedir ve eylem aşaması bu becerilerin geliştirildiği evredir. Öyle ki grubun ilk aşamalarında geliştirilmesi gereken becerileri belirleyen lider aşamalı olarak grubu bu becerileri kazanmak üzere çalışmak için hazırlar. Üyelerin hazır bulunuşluklarını artırarak değişim için zemin hazırlar. Eylem aşamasına gelindiğinde, değişim için adımlar atılır. Afetin ardından çocuk ve ergenlerin günlük rutinlerinin sekteye uğraması ve güven duygularının sarsılması oldukça olasıdır; bu sebeple öncelikle güvenlik duygularını artırmaya yönelik müdahaleler planlanmalıdır. Ancak grubun amacının belirlenmesinden itibaren gözetilmekte olan ihtiyaçlara göre; yani çocuk/ergenlerin gündeme getirdikleri problem alanına göre kazandırılacak beceriler çeşitlenebilir. Beceri alanlarına dair örnekler; problem çözme, ait olma ve sağlıklı sosyal ilişkiler geliştirme, duygu düzenleme olarak verilebilir. Beceri kazandırmak için şu aşamalar izlenebilir:

 

Kazandırılacak becerilerin belirlenmesi ve tanımlanması: Hazırlık aşamasından başlamak üzere, çocuk ve ergenlerin afet ardından ihtiyaç duydukları beceriler belirlenmelidir. Grup çalışmasına karar verme aşamasında psikolojik danışman, birlikte çalışacağı çocuk ve ergenlerin nasıl bir grup çalışmasına ihtiyaç duyduğunu düşünmeli ve bu doğrultuda aksiyon almalıdır.

 

Beceri kazanımının teşvik edilmesi: Afet ardından kazanılması beklenen beceriler belirlendikten sonra, çocuk ve ergenlere bu becerilerin deneyebileceği alanlar tanınmalıdır.

 

Kazanılan becerilerin pratik edilmesi: Çocuk ve ergenler kazandıkları becerileri grup ortamında deneyip pekiştirdikten sonra, günlük yaşamda kullanmak üzere teşvik edilirler. Pratik edilme aşaması genellikle sonlandırma oturumunda gözlemlenmektedir.

 

 

V: Sonlandırma Aşaması: Grup sürecinin sonuna gelindiğinde; üyelerin kendi gelişimlerini incelemeleri, amaçlarına ulaşma durumlarını değerlendirmeleri, diğer grup üyelerine ve lidere veda etmeleri ve bitirilmemiş işlerinin bitirilip duygularının açığa çıkarılması için fırsat sunulur. Bu fırsat, en az grubun organize edilmesi ve sürdürülmesi için gösterilen çabalar kadar önemlidir. Çünkü çocuk/ergenin gruptan nasıl ayrıldığı, sürece ve diğer üyelere olumlu şekilde veda etmesi için önemlidir. Ayrıca sürecin etkili şekilde sona ermesi, ileride bireysel veya grupla danışma süreçlerine ihtiyaç duyduklarında yeniden başvurmaları için de güdüleyici olacaktır. Dolayısıyla, sonlandırma aşaması oldukça önemlidir. Her ne kadar sonlandırma genellikle tek bir oturumda gerçekleştirilse de grup liderinin sonlandırmaya dair sorumluluğu grubun planlanmasından itibaren başlar. Öyle ki üyeler grubun ne zaman sonlanacağını bilmeli ve sonlandırmaya zaman içinde hazırlanmalıdır. Lider, planladığı zaman çizelgesini üyelere en başından itibaren aktarmalıdır. Örneğin 10 hafta olarak planlanan görüşmelerin süresi üyelere ön görüşme yapılırken aktarılmalıdır; 10 haftanın sonuna yaklaşıldığında ise hatırlanmalıdır. Böylece üyeler, grup sürecinde sahip oldukları desteğin aniden sonlandığını ve terk edildiklerini hissetmeyecek, vedalaşmaya hazırlanacaktır.

 

VI: Grup Sonlandıktan Sonraki Süreç: Her ne kadar grup lideri(leri) tarafından oturum sayıları, süreci ve sonlandırma ile ilgili bilgilendirmeler ve değerlendirmeler yapılsa da belki de zorlukla gelişen uyum, güven bağı, iş birliği gibi kazanımlardan ayrılmak da bazı üyeler için zor olabilir. Fakat grup sonlandıktan sonraki süreç, grup üyeleri için edindikleri becerileri, güçlendikleri alanları ilk defa oturumlar devam etmeden gerçek hayatta uzun vadeli olarak test edebildikleri bir alan yaratır. Bu aşamada grup içinde kazandıkları beceri ve deneyimleri, grup dışındaki hayatlarına uygulama fırsatı bulurlar. Bu, onların grup sürecinde öğrendiklerini gerçek dünya senaryolarında kullanabildikleri anlamına gelir ve hem bireysel gelişimlerini hem de grup içindeki deneyimlerini pekiştiren önemli bir adımdır. bu süreçlere katkı sağlaması adına liderin sorumlulukları şu şekilde sıralanabilir:

  • Takip oturumunun planlı ve yapılandırılmış bir şekilde düzenlenmesine ön ayak olmak.
  • Üyelerin eylem odaklı planlar yapmalarını sağlamak, grup sürecinde edinilen davranışlarla ilgili iç görüyü artırmak ve yeni becerilerin kazanılmasının önünü açmak.
  • Üyelerin ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda danışma sürecine ihtiyaçları varsa bu doğrultuda yönlendirme yapmak.
  • Edinilen becerilerden sonra bireylerin daha öteye giderek becerilerini daha fazla geliştirebilecekleri konusunda onları cesaretlendirmek.
  • Grup katılımından kaynaklanan bir kriz durumunda destek ve rehberlik sağlamak ve bireysel olarak ulaşılabilir olmak.
  • Grubun sonuçlarını tartışmak için her bir üyeyle grup sonrası özel bir oturum yapma olasılığını üyelere sunmak.
  • Grup sonuçlarını yeniden değerlendirmek için organize olmak ve planlar geliştirmek.

Afet ardından sunulan psikolojik hizmetler, olan çocuk ve ergenlerin güçlü yanlarını ortaya çıkarmayı, umut aşılamayı, sosyal destek sistemini harekete geçirmeyi ve böylece kaybettikleri güven ve kontrol duygusunu yeniden kazanmalarını hedefler. Bu hedefler bireysel düzeyde oldukça kıymetli ve pratiktir. Grup düzeyinde sunulacak hizmetler de bu hedeflerle uyumludur, bunlara ek olarak çok sayıda insana hızla ulaşabilme adına pratik ve çözüm odaklı olmalıdır. Dolayısıyla bireysel psikolojik destek her ne kadar hayati önem taşısa da grupla psikolojik danışma hizmetleri yoluyla çok sayıda insana ekonomik ve hızlı bir şekilde ulaşmayı sağlar. Grup ortamında bireyler;

  1. Kendini yalnız hissetmeden güvenli bir ortamda kendilerini açabilirler
  2. Benzer sorunları olan bireylerle sosyal bağlar kurarak yeni başa çıkma yolları öğrenebilirler
  3. Grubun sağladığı destek ve güvenli ortamda yeni öğrenilmiş edimleri ve sosyal becerileri test edebilirler
  4. Afetin yol açtığı “güven ve kontrol duygusu” yitiminin yeniden kazanabilirler
  5. Afet sonrası oluşan güçlükleri aşmak için cesaret ve umut geliştirebilirler
  6. Kendileri de başkalarına yardım etme/destek olma fırsatı yakalayabilirler. Bu sayede yardım alan pozisyonundan yardım veren pozisyonuna geçebilirler.

Afetler sonrası farklı grup türleri kullanılabilir. Bu grup türleri; afetten sonra geçen süre, grubun amacı, büyüklüğü, katılımcılarının özellikleri, süresi gibi bazı özelliklere göre sınıflandırılabilir. Aşağıda, afetler sonrası en sık kullanılan grup türleri tanıtılmıştır.

 

Psikolojik İlk Yardım Grupları: Psikolojik ilk yardım (PİY); afet bölgelerinde ve kriz durumlarında kişileri konuşmaya zorlamadan temel ihtiyaçlarını değerlendirip karşılandığından emin olmayı içeren; insancıl, destekleyici ve pratik yardım olarak tanımlanabilir. PİY olayın hemen ardından ya da olayı takip eden günler içerisinde sunulabilen oldukça etkili bir yardım hizmetidir. PİY uygulamalarını dikkate değer kılan bir diğer nokta ise hem bireysel hem de grup uygulamalarına olanak tanımasıdır. Afet zamanlarında kişiler sevdikleri insanlardan ayrılmak zorunda kalabilir, sosyal destek sistemleri sarsılabilir ve bağlılık duyguları zedelenebilir. Kaybedilen aidiyet ve bağlılık hissinin yeniden inşa edilmesi ve sosyal destek sistemi oluşturmasının grup deneyiminin önemli avantajlarından olduğu düşünüldüğünde, PİY gruplarının da afet ardından oldukça işlevsel olacağı öngörülmektedir.

 

Tek Oturumluk Gruplar: Tek oturumluk gruplar, üyelerle yalnızca bir kez bir araya gelmeyi içermektedir ve yapılan araştırmalar; tek oturumluk grupların afet zamanlarında oldukça etkili bir yardım aracı olduğunu göstermektedir (Başoğlu vd., 2005). Afet zamanlarında psikolojik destek ihtiyacı çok yoğun olabilir ancak kaynaklar da bir o kadar kısıtlı olabilir. Böyle zamanlarda tek oturumluk danışma hizmetleri danışanların psikolojik destek alabileceği yegane kaynak olabilir. Tek oturumluk görüşmelerde amaç danışanların belirttikleri problem ile başa çıkabilmek için bir eylem planı ile görüşmeden ayrılmasını sağlamaktır; uzman, danışanların içinde bulunan iyileşme kapasitesini aktive edecek oldukça net ve amaçlı müdahalelerle süreci yürütür.

 

Kendi Kendine Yardım Grupları: Kendi kendine yardım grupları, psikoloji alanında uzman olmayan kişilerin benzer endişeler için bir araya geldiği ve deneyimleri, korkuları hakkında paylaşımda bulunduğu gruplardır. Bu gruplarda belirli bir lider yoktur, her bir üye grubun eşit parçalarıdır. Adsız Alkolikler kendine yardım grupları için iyi bir örnektir. Her ne kadar zaman zaman yalnızca bir kişi grubun odağında olsa da genel amaç bireylerin birbirine karşılıklı destek sunmalarıdır. Kendi kendine destek gruplarının üç temel özelliği vardır. Bunlar; ortak bir problemin olması, her bir üyenin hem destek veren hem de destek alan konumda olması ve grup üyelerinin birbirine eş olmasıdır. Grup üyelerinin birbirine eş olması rollerle ilişkilidir. Kendi kendine yardım gruplarında roller, o rolleri üstlenebilecek nitelikte olan herkese açıktır ve gönüllülük esasına dayanarak her üye bu rolleri üstlenebilir. Adsız Alkoliklerdeki “akıl hocalığı/mentörlük” bu roller için bir örnek verebilir. Bu gruplar doğal olarak oluşan sosyal destek sistemlerinden de farklılaşır. Çünkü kendi kendine yardım grupları kasıtlı olarak bir araya gelir ve yürütülen etkinlikler, paylaşımlar yönlendirilebilir. Kendi kendine yardım grupları hem afetzedelerle yakından ilgilenen personel için, hem de benzer sorunlar yaşayan afetzedeler için uygun bir grup türü olabilir.

 

Destek grupları: Destek grupları, ortak bir sorun yaşayan bireylerin düzenli olarak bir araya gelerek (hafta bir, ayda iki kere vb.) deneyim paylaşımında bulundukları grup türüdür. Destek gruplarını, kendine yardım gruplarından ayıran en önemli nokta; bu gruplarda belirli bir lider olmasıdır. Destek gruplarındaki temel amaç katılımcıların, birbirleri ile duygu, düşünce ve davranışlarını paylaşarak sahip oldukları ortak problem durumu üzerinde çalışmaktır. Üyeler arasındaki bu etkileşimin ve yardım alıp verme sürecinin otantik olması istenmektedir. Bu nedenle grup liderine büyük roller düşmektedir. Grup lideri bu etkileşimi sağlamak için güvene, saygıya dayalı bir ortam kurmaya çalışır ve katılımcıların birbiri ile etkileşime girmesini teşvik eder. Ayrıca lider deneyimlerin bir katılımcıdan diğerine doğrudan aktarılmasına yardım eder, sağlıklı etkileşimlerin kurulmasını destekler. Ancak lider gruba bir üye olarak dahil olmaz, üyelerin etkileşimini sağlamaktan daha fazla bir katkıda bulunmaz.

 

Psikoeğitim Grupları: Psikoeğitim grupları; belirli konularda bilgi eksikliğini gidermek, farkındalık yaratmak, bireylerin yaşam problemleriyle başa çıkma kapasitesini desteklemek için bilgi ve beceri donanımı sağlamak amacıyla tasarlanan gruplardır. Bu gruplarda, grup üyelerinin belirli konularda bilgi/beceri eksikliği olduğu varsayılır ve ileride yaşanabilecek sorunları önleyici nitelikte müdahaleler sunulur. Belirli bir konuya odaklanan bu tür gruplar, önceden yapılandırılmış gruplardır. Genellikle kısa süreli olarak planlanan gruplarda, önceden belirlenmiş içeriğin dışına çıkılmaz. Psikoeğitim grubu uygulanmaya başlanmadan önce amaca uygun olarak kazanılması hedeflenen beceriler/bilgiler net bir şekilde belirlenir, bu becerileri/bilgileri kazandırmak üzere grup lideri tarafından kullanılacak yöntem ve müdahaleler detaylıca planlanır. İlgili bilgi ve beceri geliştirmek için uygulanan müdahaleler; bilgilerin katılımcılara sunumunu, katılımcılar tarafından tartışılmasını ve içselleştirilmesini içerir. Afetler ardından planlanan psikoeğitim grupları liderin yeterliliği ve kişilerin ihtiyaçları çerçevesinde şekillense de bu eğitimlerin genellikle; psikolojik stres ve travmanın anlaşılması, travma tepkilerinin öğrenilmesi, travma tepkilerinin normalleştirilmesi ve kabul edilmesi, etkili baş etme becerilerinin öğrenimi konularında verildiği görülmektedir. Psikoeğitimler aracılığıyla afet deneyimi olan kişiler, afet ardından verdikleri normal tepkileri ve sakin kalamama durumunu daha gerçekçi bir perspektiften ele alabilirler.

 

Çocuk/Ergenler ile Afet Grupları: Afet ardından çocuk/ergenlerle yapılan grup uygulamaları çocukların sarsılan güvenlik, umut, kontrol ve bağlılık hislerini yeniden inşa etmelerini amaçlar. Çocuk ve ergenler, grup uygulamalarında, benzer hisleri kendinden başkalarının da deneyimlediğini fark edebilir ve yeni beceriler öğrenip grup ortamında deneyim kazanabilir. Bu avantajlar kurulan güvenli ve destekleyici ortamda ortaya çıkar. Çocuklarla yapılan grup uygulamalarının amaçları çocukların; a) duygularını ifade etmeleri, b) ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri edinmeleri ve c) akranları ile sosyal ilişkiler kurmalarını desteklemektir. Çocuklar yaşadıkları olayları, duygu ve düşüncelerini etkili şekilde ifade edemeyebilir. Bu aslında beyin gelişiminin tam olarak tamamlanmamış olmasından kaynaklanabilir. Çocuk ve ergenler dil gelişimlerini tamamlamış olsalar da deneyimlerini paylaşmakta çekimser davranabilirler. Böyle durumlarda oyun, drama, yazma ve dans gibi aktif etkinlikler grup deneyimine entegre edilebilir. Yaratıcı çalışmalarla çocuklar; şekil, nesne ve renkleri kendilerini ifade etmek için farklı yollarla kullanabilirler. Böylelikle hem çocukların motor becerileri gelişir hem de sabır, dayanma, devam etme gibi kavramları öğrenebilirler.

Okul Temelli Afet Grup Uygulamaları: Okullar pek çok çocuk ve ergenin günlerinin büyük çoğunluğunu geçirdiği, sosyal etkileşim ortamı sunan önemli yerlerdir. Afet durumları ardından okullar; pek çok çocuğa aynı anda ulaşılabilmesi, bilgilerin kolaylıkla paylaşılabilmesi ve yapılan uygulamalarla ilerde gözlemlenebilecek sorunların önüne geçilmesi açısından daha da önem kazanır. Afetlerin ardından çocukların güven, kontrol, umut ve birliktelik algıları sarsılır. Okullar öğrencilerin yeniden rutinlerine kavuşmalarını sağlar ve bu nedenle onların kontrol ve öz yeterlilik algılarına önemli katkılarda bulunur. Ayrıca okullar, doğası gereği sosyal bir ortam oluşturduğu için yapılacak uygulamalarla öğrencilerin sarsılan güven ve birliktelik duygularının yeniden kurulmasına olanak verir. Görüldüğü üzere okullar pek çok açıdan çocuk ve ergenler için önemli bir alandır. Bu nedenle, afetler öncesinde ve ardından okulda uygulanacak grup etkinlikleri, çocukların ve ergenlerin iyi oluşuna katkı sağlayacaktır.