Skip to content Skip to footer

Okullarda Kayıp ve Yas

Bireylerin sahip olduklarını herhangi bir nedenle yitirmeleri kayıptır. Kayıp pek çok şekilde gerçekleşebilir. Her zaman bir yakının kaybı gibi somut olmayabilir aksine sağlığın ya da özgürlüğün kaybı gibi soyut kayıplar da olabilir. Somut veya soyut olması fark etmeksizin, birden fazla kayıp türünden söz edilebilir. Kaybedilenin kendisi, örneğin deprem dolayısıyla sevilen birinin kaybı, birincil kayıptır. Birincil kayıp yoluyla dolaylı olarak kaybedilen, örneğin depremde kaybedilen sevilen kişi ile bağın kaybedilmesi ikincil kayıptır.

Herhangi bir kayıp durumunun ya da kayıp tehdidinin ardından yaşanan süreç yas olarak nitelendirilir. Yas süreci, kaybedilenlerin olmadığı dünyaya uyum sağlama işlevini görmektedir. Bireyler yeni bağlar ve ilişkiler kurarak yeni anlamlar yaratıp yas süreçlerini yeniden yapılandırırlar. Bu dönemde yetişkin bireyler suçluluk, öfke, aşırı üzüntü, özlem gibi bazı duygusal tepkiler, sosyal çevreden uzaklaşma ve kaçınma gibi davranışsal tepkiler, kafa karışıklığı ve odaklanma güçlüğü gibi bilişsel tepkiler ve yemek yeme alışkanlıklarında değişiklikler ve uyku düzensizlikleri gibi fiziksel tepkiler gösterebilir.

Çocuklar ve ergenler, kayıplar karşısında kendilerine özgü tepkiler verirler. Verilen tepkiler yetişkinlerinkine benzer de olsa kendine özgü nitelikler taşır. Önceden sınıfta aktif davranışlar sergileyen öğrencinizin içe kapanması ya da aksine içe kapanık öğrencinizin davranışlarını kontrol etmekte güçlük çekecek kadar yerinde duramaması yas tepkisi gösterdiği anlamına gelebilir. Okul öncesi çağdaki ya da ilkokul çağındaki çocuklarla çalışıyorsanız, ölüm ya da ruh, cennet, cehennem gibi maneviyatla ilgili kavramlar hakkında sorular sorma, sebepsiz ağlamalar, içinde bulunduğu gelişim dönemine ait olmayan parmak emme, alt ıslatma gibi davranışları sergileme, uyku bozuklukları dolayısıyla sınıfta etkinliklere katılmakta zorlanma ve yorgunluk belirtileri gözlemleyebilirsiniz. Eğer ergenlerle çalışıyorsanız saldırgan ve öfkeli tavırlar sergilediklerine şahit olabileceğiniz gibi yetişkinleri memnun etmek için fazladan görevler almalarını da gözlemleyebilirsiniz. Ergenler yas sürecindeyken sosyal ilişkilerinde güçlük yaşayabilirler. Güçlü olduklarını ispatlamak için riskli davranışlar sergileyebilir, madde kullanıma eğilim gösterebilirler.

Eğer öğrenciniz bir ölüme şahit olma, kayba sebep olan ölümün önlenebilir, şiddet içeren veya travmatik unsurlar barındırıyor olması, yakın ve güçlü bir ilişkiye sahip olunan bir yetişkinin ya da akranın ölümü gibi durumlardan bir ya da birden fazlasını yaşıyorsa yas süreci daha zor geçebilir.

Bazı öğrencileriniz için yas süreci karmaşık ve sağlıksız bir hal alabilir. Bunun sonucu olarak  öğrenciniz yaşamı sürekli olarak keder ve acı dolu olarak algılayabilir, hayatın anlamını sorgulayabilir, yaşam anlamını kaybedebilir, yoğun ayrılık kaygısı, stres ve özlem yaşayabilir ya da cıdan kaçınabilir, sürekli olarak diğer insanlardan uzaklaşabilir, ölen kişinin hala sağ olduğuna inanabilir ve bu nedenlerden dolayı okul başarısında düşüş gözlenebilir ve sınıf içinde uyumsuz davranışlar gösterebilir. Okula geç gelebilir ya da hiç gelmeyebilir. Bu durumlardan bir ya da birden fazlasını gözlemliyorsanız öğrencinizi bir ruh sağlığı uzmanına yönlendirmelisiniz.

Öğrencilerinizin ölümü anlamlandırmaları için üç tane kavramı bilmeleri ve değerlendirmeleri gerekir. Bu kavramlardan ilki geri dönülmezliktir. Ölümün kesin olduğunu ve ölen bir kişinin geri gelmeyeceğini ifade eder. İkincisi işlevsizliktir. Ölen kişinin hayati fonksiyonlarının sonlandığını kavramaktır. Sonuncusu ise evrenselliktir. Yaşam ve ölüm dengesinin tüm canlılar için var olduğunu ve ölümün herkes için kaçınılmaz olduğunun anlaşılmasıdır. Bu kavramlar bilişsel kapasitenin gelişmesi, yani yaşın ilerlemesiyle daha net kavranabilir hale gelir.

Küçük yaşlardaki çocukların “nasılsa ölümü anlamayacağı, dolayıylaanlatmaya gerek olmadığını” düşünmemeliyiz. Bu anlayış yetişkinler arasında yaygındır ancak yanlış bir varsayımdır. Her ne kadar soyut kavramlara dair algıları yeterince gelişmemiş olsa da çocuklar (hatta bebekler bile) çevrelerindeki değişimlere son derece duyarlıdır.

Okul öncesi çağdaki ve ilkokul çağındaki çocuklara ölümü açıklarken “uyudu, bir seyahate gitti, şu anda çok uzakta ama geri gelecek, gökyüzünden bizi izliyor” gibi doğru olmayan açıklamalar yapmaktan kaçınımalıyız. Çünkü ölümün geri dönülmezliğini henüz algılayamadıkları için gerçekten de bu kişinin geri döneceğini düşünebilirler. Çocuklara ölümü gerçekçi bir şekilde somutlaştırarak anlatın. Gerçekçi örnekleri verebilirsiniz. Örneğin ağaçların yapraklarını dökmesi ölüme benzetilerek açıklanabilir. Ergenlik dönemindekiler ise ölümü anlamlandırabilir ve çok üzüntü duyabilirler. Dolayısıyla onlara duygularını paylaşmaları için fırsat vermek destekleyici olur.

Sevdiği birinin ölüm haberi öğrencilerinize onu iyi tanıyan ve güvendiği bir öğretmen tarafından verilmelidir. Okul psikolojik danışmanından bu noktada destek alınabilir. Ölüm haberini verecek olan öğretmen öncesinde ölümün nasıl gerçekleştiği ve öğrencinin kültürel özelliklerine göre ritüellerle ilgili bilgi edinmelidir. Öğrenciye ölüm haberi konuşmak için uzun bir zaman dilimi ayrılan sakin bir ortamda verilmelidir. Ölüm haberini verecek olan öğretmen şefkatli bir tavırla ve net ifadelerle konuşmalıdır.

Kayıp yaşayan bir öğrenci ile konuşmak, öğrenciler için kaybı gerçek kılma, somutlaştırmaya yardım etme ve ölen kişiye veda edilmesine imkan tanıyarak hayatın olağan akışına dönmesi için teşvik edici olma amaçlarını taşır. Çocukların ve ergenlerin kaybı nasıl deneyimlediklerini öğrenip, ihtiyaçlarına uygun şekilde ölüm hakkında konuşmak çocuk ve ergenlerin kaybı ve yası anlamlandırmalarını sağlar. Böylece baş etme becerilerini de geliştirmiş olurlar. Kayıp yaşayan öğrencilerle konuşurken sabırla ve net bir şekilde sorularını cevaplamak, onlara duygularını paylaşmak için fırsat vermek, onaylayıcı bir vücut dili kullanmak ve baş etme becerileri konusunda yol gösterici olmak gerekir. Deneyimlerini ve duygularını küçümseyici ve yargılayıcı ifadelerden kaçınmak daha destekleyici bir yol olur.